Yıllardır hiç bir sorun yaşamadığım Aras Kargo, birden bire yaşadığım stresin en büyük kaynağı olmayı başardı. Geçtiğimiz ay, Aras Kargo’dan adresimi bulamadıkları için telefonla arama gereği duymuşlardı. Bulamamalarının sebebi de, o kargoyu gönderenin adresi eksik girmiş olmasıydı. Telefonla sorun halledildi, kargo geldi, herhangi bir sıkıntı yaşanmadı. Bir sonraki kargoda da, kapıma kadar gelindi, kimlik gösterdiğimdeyse aldığım yanıt şuydu:

“Gerek yok kimliğe, ezberledik artık!”

Bana gayet ukala bir tavır gibi gelmesine rağmen, şaka yollu söylenmiş olabilir dedim, sesimi çıkarmadım. Buraya kadar zaten bir sıkıntı yok. Sıkıntı, aynı hafta içerisinde cuma günü gelmiş olması gereken bir başka kargo.

Her şey, yeni bir ekran kartı alıp, eskisini satmaya karar vermem ile başladı. Satış işlemlerini oldum olası sevmedim, dolayısıyla her zaman bana zor gelmiştir. Bu nedenle, ekran kartımın garantisi olmasına rağmen, ilan vermeden önce bile aylar boşuna geçmişti. En sonunda, kız arkadaşım ilanı kendisi vererek beni bu yükten kurtardı. Orijinal kutusunda, tüm kutu içeriğiyle, garantili ve faturalı olarak, hem elden teslim için oluşturulan ilan, hem de GET ile yani sözde Güvenli E-Ticaret sistemi ile oluşturulan ilan için ilgi olmasına rağmen, her zaman olduğu gibi insanlar fiyat kırmaya çalıştı. En sonunda GET ile satın alma işlemi gerçekleşti ve günlerden cumartesiydi.

Gündemi takip etmemeyi tercih eden biri olarak, ilk defa Yiğit Bulut’un bir yazısını okuyorum. Hoş, kendisi de gündemden bahsetmemeyi tercih etmiş ve her Ramazan Ayı’nda sorguladığı “Evrim”i tekrar sorgulamaya karar vermiş. Kendisine gelen, “Evrimi sorgularken kurduğunuz ana yapıda ve özellikle kavramı çürütürken neden “yaratıcı zeka” kavramına ihtiyaç duyuyorsunuz?” sorusuna cevap vermeye çalıştığı yazısında Büyük Patlama ile Akıllı Yaratıcı kavramlarını kıyaslamış. Ben de Yiğit Bulut’un yazdığı bu yazıyı sorgulayarak, bilimsel yöntemin ve felsefik kavramların kıyaslanmasını yorumlamaya çalışacağım.

Bir kaç ay önce arkadaşlarımın da defalarca söylemesiyle, eski adıyla ÖSS olarak bilinen ve sürekli isim değişikliklerinden sıkıldığım için yeni ismini öğrenme gereği duymadığım sınava girmeye karar verdim. Girme nedenim, sıfırdan yeni bir bölüme başlamak değil, sadece Açık Öğretim’den bir bölüme daha ucuza girmekti.

Sınavdan birkaç gün önce, sınavın 27 Mart Pazar günü yapılacağını öğrendim. Tabi, artık sınava girecek olanlara kağıt göndermediklerini de bu sekilde öğrenmiş oldum. Şifremi hatırladığımdan, sisteme girip sınava gireceğim yeri öğrenmek zor olmadı. Bana zor gelen kısım ise, sınava giriş belgesinin üzerinde yazanları anlamak oldu.

AON Gezegeni Astrobiyoloji Laboratuvarı’nda hummalı bir çalışma vardı. Çok karmaşık olduğu söylenen insan beyni, sonunda tamamen çözülmüştü. Son birkaç yüzyıldaki en büyük projeleri olan BÖCEK’i hayata geçirmelerine artık sadece bir kaç dakika kalmıştı. BÖCEK ismi, Dünya’da oldukça yaygın bir şeklide bulunan bir canlı türünden geliyordu. Bu canlı türü, AON robotları için Dünya’da oldukça başarılı bir kamuflaj olacaktı, en azından Büyük Konsey böyle düşünüyordu.

Üniversiteler bizim eğitim yuvalarımızdır, hayata atılmadan önce seçtiğimiz konuları orada öğrenir, kendimizi geliştirir ve gelecek yaşamımıza burada hazır hale geliriz. Elbette üniversitelerin görevi de bize almak istediğimiz konudaki eğitimi sağlamak, öğrencilerinin daha iyi bir ortamda eğitim alabilmesi için onlara imkanlar sunmaktır. Devlet üniversiteleri öğrencilerinden sene başında harç talep eder, bu sayede ihtiyaçlar karşılanabilecek ve öğrenci için gerekli ortam oluşturulabilecektir.

Aslinda su anda sinava yaklasik 8 saat kaldi ama notlarimi ancak hazirlayabildim. Gerci bu notlar sadece sinava hazirlanmak icin degil. Ayni zamanda Astronomi’ye giris olarak da kullanilabilir. Bilgisayarimda Turkce karakterler olmadigi icin kullanamadim, umarim bu cok sorun olmaz. Eger yanlislarim varsa, duzeltebilirseniz sevinirim.

astronomiye-giris-1-notlarim