Gündemi takip etmemeyi tercih eden biri olarak, ilk defa Yiğit Bulut’un bir yazısını okuyorum. Hoş, kendisi de gündemden bahsetmemeyi tercih etmiş ve her Ramazan Ayı’nda sorguladığı “Evrim”i tekrar sorgulamaya karar vermiş. Kendisine gelen, “Evrimi sorgularken kurduğunuz ana yapıda ve özellikle kavramı çürütürken neden “yaratıcı zeka” kavramına ihtiyaç duyuyorsunuz?” sorusuna cevap vermeye çalıştığı yazısında Büyük Patlama ile Akıllı Yaratıcı kavramlarını kıyaslamış. Ben de Yiğit Bulut’un yazdığı bu yazıyı sorgulayarak, bilimsel yöntemin ve felsefik kavramların kıyaslanmasını yorumlamaya çalışacağım.

Bir kaç ay önce arkadaşlarımın da defalarca söylemesiyle, eski adıyla ÖSS olarak bilinen ve sürekli isim değişikliklerinden sıkıldığım için yeni ismini öğrenme gereği duymadığım sınava girmeye karar verdim. Girme nedenim, sıfırdan yeni bir bölüme başlamak değil, sadece Açık Öğretim’den bir bölüme daha ucuza girmekti.

Sınavdan birkaç gün önce, sınavın 27 Mart Pazar günü yapılacağını öğrendim. Tabi, artık sınava girecek olanlara kağıt göndermediklerini de bu sekilde öğrenmiş oldum. Şifremi hatırladığımdan, sisteme girip sınava gireceğim yeri öğrenmek zor olmadı. Bana zor gelen kısım ise, sınava giriş belgesinin üzerinde yazanları anlamak oldu.

We still have people arguing about whether Global Warming is man-made or it’s just natural. While almost all climatologist and most of the scientist agreed that it’s man-made, there is still a big discussion about this topic. I’ll try to put their claims on table and by showing the facts about climate change, I’ll compare them to see which side makes more sense.

AON Gezegeni Astrobiyoloji Laboratuvarı’nda hummalı bir çalışma vardı. Çok karmaşık olduğu söylenen insan beyni, sonunda tamamen çözülmüştü. Son birkaç yüzyıldaki en büyük projeleri olan BÖCEK’i hayata geçirmelerine artık sadece bir kaç dakika kalmıştı. BÖCEK ismi, Dünya’da oldukça yaygın bir şeklide bulunan bir canlı türünden geliyordu. Bu canlı türü, AON robotları için Dünya’da oldukça başarılı bir kamuflaj olacaktı, en azından Büyük Konsey böyle düşünüyordu.

Üniversiteler bizim eğitim yuvalarımızdır, hayata atılmadan önce seçtiğimiz konuları orada öğrenir, kendimizi geliştirir ve gelecek yaşamımıza burada hazır hale geliriz. Elbette üniversitelerin görevi de bize almak istediğimiz konudaki eğitimi sağlamak, öğrencilerinin daha iyi bir ortamda eğitim alabilmesi için onlara imkanlar sunmaktır. Devlet üniversiteleri öğrencilerinden sene başında harç talep eder, bu sayede ihtiyaçlar karşılanabilecek ve öğrenci için gerekli ortam oluşturulabilecektir.

Aslinda su anda sinava yaklasik 8 saat kaldi ama notlarimi ancak hazirlayabildim. Gerci bu notlar sadece sinava hazirlanmak icin degil. Ayni zamanda Astronomi’ye giris olarak da kullanilabilir. Bilgisayarimda Turkce karakterler olmadigi icin kullanamadim, umarim bu cok sorun olmaz. Eger yanlislarim varsa, duzeltebilirseniz sevinirim.

astronomiye-giris-1-notlarim

Merhaba Dünya!

Eski blogumu kapatıp büyük bir ara verdikten sonra, tekrar blog yazmaya bugün itibariyle başladım. Bu yeni blogumda astronomi, bilim(yani sadece astronomi hakkında değil diğer bilimler hakkında da yazacağım), teknoloji ve şu an için bilmediğim diğer konular hakkında yazılar yazmayı planlıyorum. Aslında blogum yaklaşık 3 aydır yazmam için hazır bir şekilde bekliyordu ama ben ilk yazi olmaya değecek bir şey arayıp bulamayınca bugüne kadar geldim ve sonunda bugün hiçbir şey hakkında bu yazımı yazmaya karar verdim! Sonraki yazımı ne zaman yazarım bilemiyorum ama o zamana kadar beni friendfeed üzerinden takip ederek özellikle astronomi hakkında güzel şeyler bulabilirsiniz.